Hayatımız, doktorlar, ilaçlar, hastaneler, röntgenler, tahliller, ameliyatlarla doldu. Tıpla adeta samimi olduk.
Samimiyeti ilerlettikçe, bilgili, vakur, idealist sandığımız tıbbın zamana ayak uydurduğunu, ticarileştiğini gördük. Gereksiz ameliyatlar yapan, ezbere eğitimle öğrencilerin hevesini de bilgisini de söndüren, insanları ömür boyu ilaca bağlayan, ilaç yazma performanslarına göre Dubai tatili kazanan doktorlarla tanıştıkça yıkıldık! Ve de üzüldük.
Güvenimiz sarsıldı ama ilişkimiz devam ediyor. Bebeğimiz hastalanınca, dedemizin tansiyonu yükselince kime gideceğiz? Gene onlara…
Senelerce Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde hocalık yapmış, tatlı dilli, yumuşak kalpli hekim Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta son kitabında yakinen tanıdığı modern tıbbın kötü “alışkanlıklarını” bir bir yüzüne vuruyor. Tek gayesi var; bir gün düzelir, daha iyi olur, eskisi gibi ahlaklı olur diye umut ediyor. Modern tıbbı “kötü yoldan” döndürmeye çalışıyor. “Bu gittiğin yol, yol değil” diyor.
“Adamın Biri Doktora Gitmiş… Gidiş O Gidiş!” modern tıbbın ve ilaç firmalarının emrine girmiş doktorların sinsi tuzaklarına düşmek istemeyenler için eğlenceli bir rehber.
Kitabın 3 ana bölümünün isimleri ise şöyle:
1. Bir, İki, Üç! Tıp
2. Bu Bölüm İlaç Sapıklarına İthaf Edilmiştir
3. Bitkisel Tuzaklar
Kitabın önsözünden bir bölüm…
Bu kitap modern tıbbın bir eleştirisidir.
Ama amacım bağcı dövmek değil, üzüm yemektir.
Otuz senelik hekimim.
Senelerce modern tıp okudum, hâlâ da okuyorum, öğreniyorum.
Senelerce modern tıbbı öğrettim. Birkaç metal kalem bin doktorun hocası oldum.
Hastalarımın teşhislerini de modern tıp bilgilerinden, teknolojisinden ve imkânlarından faydalanarak koyuyorum.
Bugün milyonlarca insan modern tıbbın aşıları, antibiyotikleri, ensülini, heparini, kortizonu, aspirin sayesinde, milyonlarcası zamanında, doğru teknikle yapılan modern cerrahi girişimler sayesinde hayattalar.
Onlarca hastalık modern tıp sayesinde ortadan kalktı.
İnsanlar modern tıp sayesinde rahat nefes alıyorlar, acı çekmiyorlar.
Organ nakilleri, yapay organlar, kök hücre tedavileri ile yaratılan mucizeler hep modern tıbbın eserleri.
Uzun sözün kısası, insanların modern tıp sayesinde rahat, sağlıklı ve uzun bir ömür sürdüklerini kimsenin görmezden gelmesi ve inkârı elbette mümkün değil.
Ancak…
Bir de madalyonun diğer yüzü var.
Modern tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pek çok.
Her şeyden önce modern tıp ilaç endüstrisinin esiri olmuş durumda.
Neredeyse tüm kongreler, sempozyumlar, seminerler onların mali katkıları ile yapılıyor.
Tıbbi araştırmalar onların sponsorluğunda gerçekleştirilebiliyor.
Tıp dergileri onların verdikleri reklâmlar sayesinde yayınlanabiliyor. Tıp dernekleri onların yardımları, destekleri sayesinde ayakta durabiliyor.
Mezuniyet sonrası eğitim bile onların denetimi altında.
İlaç endüstrisi sponsorluk, promosyon, reklâm konusunda -kendi çok sevdikleri deyimle söyleyelim- ‘hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor'.
Modern tıbbın ilaç endüstrisi karşısında gazozuna ilaç konmuş kızlardan hiçbir farkı yok.
İlaç endüstrisi için daha fazla kâr etmek adına her şey mubah.
Hastalarına kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara ödül olarak ‘yabancı gelin' de sunulabiliyor.
Promosyon olarak doktorlar umreye de götürülebiliyor.
Doktorlarla ilaç firması arasında basit bir tükenmez kalem, küçük bir bloknot veya bir kahve kupası ile başlayan ‘seviyeli ilişkinin' geldiği küresel seviye bu.
Bilimsel araştırmalar manipüle ediliyor.
Bir ilacın başka hastalıklar için etkili olmadığı sonucuna varan çalışmaların yayınlanmasının geciktirilmesi veya durdurulması, negatif sonuçların pozitif algılanmasını sağlamak için çalışmaların dizaynı ve verilerle oynanması, sonuçları nötralize etmek için negatif bulguların pozitif sonuçlarla harmanlanması bu oyunların bazıları.
Gelelim neticeye
Başta da dediğim gibi, amacım kesinlikle bağcı dövmek değil, üzüm yemek.
Yanlışlarından, günahlarından, eksiklerinden kurtulmuş iftihar edeceğimiz modern tıbba kavuşacağımıza inancım sonsuz.
‘… iyi ki gitmiş' diyeceğimiz günlerin uzakta olmadığına yürekten inanıyorum.
Devetabanı kreminin nimetleri!
Derya Baykal’ın “Deryalı Günler” programında bitkisel ilaçlarla dalga geçmek için “Ben de böyle mucize bir ilaç yaptım. Devetabanı kremim astımdan ülsere, alerjilerden yaşlanmaya, kısırlıktan kansere modern tıbbın çare bulamadığı her hastalığa çok iyi geliyor” dedim. Espri Derya Hanım’ın da çok hoşuna gitti, karşılıklı şakalaştık, gülüştük.
Ertesi gün muayenehanemi “Devetabanı kremini nereden alabileceklerini, fiyatının kaç lira olduğunu” soran onlarca insan aradı. Hayal gücü geniş halkımız “Hoca bu kremi herkese vermiyormuş” şeklinde bir de şehir efsanesi türetmiş ki, şaşırdım kaldım.
Demek ki bir de bu işi pür ciddiyetle ve biraz da dini motifler katarak yapsaymışım şimdi paraya para demeyecekmişim. Oysa herkes benim gibi saf değil. insanların bu zaaflarını çok iyi bilen, ağızları vapur satıcıları gibi güzel laf yapan bitki tüccarları dillerinden Allah, peygamber, Kuran kelimelerini de eksik etmeden insanları aldatmaya devam ediyorlar.
Bunlar görünüşte soğanın, sarımsağın, domatesin, maydanozun, enginarın vs. nimetlerini sayıp döküyorlar ama amaçları halkı beslenme konusunda aydınlatmak falan değil, bir hastalığı tedavi edici etkileri olduğunu gösteren, hiçbir bilimsel kanıtı bulunmayan, kendi yapıp sattıkları bitkisel ilaçlarının reklamını yapmak.
Tabii ki yediğimiz her meyvenin, sebzenin, otun sağlığımız için birçok yararı var ama herhangi bir sebzeyi veya meyveyi yiyerek bir hastalığı önlemek veya tedavi etmek, mesela keçiboynuzu pekmeziyle astımdan kurtulmak, enginarla hepatiti iyileştirmek, domatesle prostat kanserine yakalanmamak gibi bir şey mümkün değil.
Prof. Dr Ahmet Rasim Küçükusta kimdir?
9 Ocak 1955 yılında Kayseri'de doğdu. Dişhekimi/şair Turhan Nesimî Bey ve Fevziye Hanım'ın oğludur. İstanbul Erkek Lisesi'ni (1973) ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni (1979) bitirdi. 1984'de göğüs hastalıkları uzmanı, 1986'da doçent, 1996'da profesör oldu. 1981'de Feryal Hanım ile evlendi; oğlu Umut 1982, kızı Bestegül 1991 doğumludur. Almanca ve İngilizce bilir. Ut çalar, karikatür çizer, hikâye yazar. 2008 tarihinde emekli olarak üniversiteden ayrılmış olup özel muayenehanesinde çalışmakta ve serbest yazarlık yapmaktadır.
Yayınlanmış Kitapları:
Göğüs Hastalıkları (Nobel Tıp Kitabevleri)
Solunum Yollarının ve Akciğerin İnfeksiyon Hastalıkları (Nobel Tıp Kitabevleri)
Çağımızın Hastalığı: Alerji (AD Yayıncılık)
Modern Zaman Hastalıkları (Hayykitap)
99 Sayfada Alerji (İş Bankası Yayınları)
Kategori : GÜNCEL